Son yıllarda giderek artan kuraklık, ülkemiz genelinde su kaynaklarını tehdit eden bir tehlike haline geldi. İklim değişikliği, tarım faaliyetleri ve artan su tüketimi gibi etkenlerle birleşen bu kurak dönem, son 65 yılın en kötü su durumunu ortaya çıkardı. Birçok baraj ve gölet kritik seviyelerde su kaybı yaşarken, bu durum hem içme suyu hem de tarımsal üretim için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu haber, yeni kuruma noktasına gelen barajlar hakkındaki durumu detaylı bir şekilde ele alıyor.
Türkiye, coğrafi konumu ve iklim yapısıyla su kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Ancak son dönemlerde yaşanan iklim değişikliği ile birlikte bu doğal zenginlikler tehdit altına girdi. 2023 yılı itibarıyla, ülkemiz genelindeki barajların doluluk oranı alarm seviyelerine ulaşırken, bazı bölgelerde tamamen kuruma noktasına gelindi. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgeleri, tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı alanlar olması nedeniyle bu durumdan en çok etkilenen yerler arasında yer alıyor. Mevsim normlarının çok altında seyreden yağışlar, yeraltı su kaynaklarının da azalmasıyla birleşince, tarım üreticileri ve su idareleri için ciddi bir mücadele ortamı oluştu.
Bazı barajlar, geçmiş yıllara göre %20 gibi çok düşük doluluk oranları ile faaliyet göstermeye çalışırken, bazıları tamamen kurudu. Özellikle son kuru mevsimlerin etkisiyle, göletlerin de sularının çekilmesiyle hemen hemen tüm su kaynakları ciddi bir tehlike altındadır. Uzmanlar, kuraklığın devam etmesi halinde, bu durumu telafi etmenin neredeyse imkânsız olacağını belirtiyor. Su mühendisi Dr. Zeynep Demirtaş, “Eğer hızlı bir şekilde su tasarrufu önlemleri alınmazsa, yakında daha fazla barajın kurumasını göreceğiz. Su yönetiminin etkin bir şekilde yapılması şart” dedi.
Kuraklıkla mücadele edebilmek için devletin ve halkın birçok adım atması gerektiği vurgulanıyor. Su kaynaklarının korunması, gereksiz su tüketiminin önlenmesi, sulama sistemlerinin modernleştirilmesi gibi öneriler, su sıkıntısının çözülmesine katkı sağlayabilir. Tarım sektöründe de dayanıklı ve su tasarrufu sağlayan bitki türlerine yönelmek, gelecekte bu gibi krizlerin önüne geçmek için önemli bir adım olacaktır.
Ayrıca, su yönetimi konusunda yerel yönetimlerin ve devletin koordineli bir şekilde çalışması, uzun vadede su kaynaklarının korunmasında kritik bir rol oynamaktadır. Uzmanlar, özellikle eğitici kampanyalarla halkın su tasarrufu konusunda bilinçlendirilmesinin önemine değindi. Su krizi ile ilgili olarak atılacak adımların hızlandırılması, aynı zamanda yeni teknolojilerin devreye alınması, krizin derinleşmesini önleyebilir.
Özellikle tarımsal sulama alanlarında, damla sulama sistemleri gibi su tasarrufu sağlayan yöntemler uygulanarak, daha az su ile daha fazla verim elde etmek mümkün olabilir. Geçici çözümler yerine, kalıcı su yönetimi projelerinin hayata geçirilmesi elzemdir. Son gelişmeler ışığında, barajlar ve su kaynakları üzerindeki baskının azaltılması için harekete geçilmelidir. Unutulmamalıdır ki, su, canlıların yaşaması için en temel ihtiyaçtır. Bu noktada alınacak tedbirlerin her zamankinden daha acil hale geldiği uzmanlar tarafından sıkça vurgulanmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye son 65 yılın en kurak dönemlerinden birini yaşarken, bazı barajların kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olması, toplumun genelini etkileyecek bir durumdur. Hem doğanın korunması hem de insanlar için yaşamsal önemde olan suyu tasarruflu bir şekilde kullanmak, bu durumdan kurtulmanın anahtarıdır. Gerçekleştirilecek önlemler ve yapılacak bilinçlendirme çalışmaları ile, su kaynaklarımızı gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde devretmek mümkündür.