Son günlerde, İsrail’in hava savunma sistemlerinin etkinliği, özellikle ABD’den gelen destekle sıkı bir ilişki içinde olduğu bir dönemde, ciddi bir tehdit altında kalmış durumda. 2023 yılı, Ortadoğu'daki jeopolitik dengelerin sarsıldığı, askeri güçlerin denge kurmaya çalıştığı bir yıl olmaya devam ediyor. İsrail'in özellikle İran ve Hizbullah gibi düşmanlarla olan gerilimi, füze kalkanlarının etkinliğini sorgulanabilir hale getiriyor. Peki, bu zayıflama ne anlama geliyor? İsrail, olası bir saldırıya karşı ne gibi önlemler almalı? İşte detaylar.
İsrail, yıllardır ABD'nin askeri ve istihbarat desteğine güveniyor. Ancak, son zamanlarda Washington'dan gelen yardım ve desteklerdeki azalma, Tel Aviv'in savunma sistemlerinde ciddi bir açığa yol açtı. Özellikle Türkiye'nin yakın zamanda elde ettiği askeri teknolojiler karşısında, İsrail'in hava savunma sistemlerinin etkinliği sorgulanır hale geldi. Söz konusu sistemlerin en önemlilerinden biri olan Iron Dome (Demir Dome), beklenmedik bir şekilde zayıflamaya başladığı yönündeki iddialar, İsrail güvenlik sorunu olarak öncelikli hale geldi. Bu noktada, ülkenin üst düzey askeri yetkilileri, ABD’den gelecek olan desteklerin kesilmesiyle birlikte acil olarak yeni stratejiler geliştirme ihtiyacı içerisinde.
Gelişmeler ışığında, İsrail'in hava savunma sisteminin geleceği büyük bir belirsizlik içerisinde. Hem maliyetler hem de teknolojik gelişmeler, ülkenin bu tür sistemlere yatırım yapma kararını zorlaştırıyor. İran'ın nükleer programı ve Hizbullah'ın gelişmiş füzeleri gibi faktörler, İsrail'in acilen sağlam adımlar atmasını gerektiriyor. Mevcut ekonomik koşullar altında, askeri harcamalarında kısıtlamalara gitmek zorunda kalan Tel Aviv yönetimi, ordunun performansını artırmak için yeterli bütçeye sahip olamayabilir. Bu durumda, meydana gelebilecek bir saldırıya karşı nasıl bir savunma geliştireceği ise merak konusu olmaya devam ediyor.
Kısacası, İsrail’in füze savunma sistemleri, ABD desteği olmadan bir sıkışmışlık dönemine girdi. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, sadece bölge için değil, tüm dünya için kritik öneme sahip olacak. Geçmişte olduğu gibi, benzer krizlerin çözümü için uluslararası aktörlerin harekete geçmesi bile kaçınılmaz hale geliyor. AB, Rusya, ve yine birçok ülkenin bu konuda nasıl bir rol oynayacağı ise aslında belirsizliğini koruyor.
Sonuç olarak, İsrail'in yaşadığı bu zorluklar, yalnızca askeri kapasite ile sınırlı kalmayıp, ayrıca siyasi etkinliğini ve jeopolitik konumunu da tehdit ediyor. Ortadoğu'daki dengelerin yeniden şekillendiği bir dönemde, İsrail'in bu durumla başa çıkmak için ne tür önlemler geliştireceği ise tüm dünyanın dikkatle izlediği bir konu haline geldi. Tüm bu gelişmeler, Ortadoğu'da çözümü zor bir denklemi oluşturuyor ve uluslararası barış açısından son derece önemli sonuçlar doğurabilir.