Son günlerde Türkiye’nin gözleri Diyarbakır’a çevrildi. Şehirde yaşanan bir olay, aile içi şiddetin ne denli ciddi bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Korkunç gerçek, bir kayınpederin damadına karşı uyguladığı şiddetle ortaya çıktı. Ülkemizde kayınpeder-damadsı ilişkilerinin ne denli hassas olduğu, bu tür vakaların yaşanmasıyla birlikte bir kez daha kendini gösterdi. Bu yazımızda, olayı tüm yönleriyle ele alacak ve aile içi şiddetin toplumsal boyutlarına da değineceğiz.
Olay, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’ın bir mahallesinde meydana geldi. İddiaya göre, kayınpeder, damadı ile çıkmayı reddettiği bir mesele üzerine tartışmaya başladı. Gerginliğin artmasıyla birlikte kayınpeder, damadına fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Çevredeki sakinlerin olayı fark etmesi üzerine polis ve sağlık ekiplerine haber verildi. Ekipler kısa sürede olay yerine ulaştı; damadın durumu ciddiyetini koruyordu. Olayın ardından kayınpeder gözaltına alındı ve sonrasında çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Bu olay, aile içindeki sorunların çözümü yerine şiddet yolunun seçilmesinin ne denli tehlikeli olduğunu gözler önüne serdi.
Aile içi şiddet, ülkemizde maalesef sıklıkla karşılaşılan bir sorun. Her ne kadar toplumda bu tür olaylar hakkında farkındalık artırılmaya çalışılsa da, yine de birçok insan, maruz kaldıkları şiddeti gizlemeyi tercih ediyor. Diyarbakır’daki bu son olay, hafızalarda daha önce yaşanmış başka birçok aile içi şiddet olayıyla birlikte yer alıyor. Ailelerin, sorunlarını sağlıklı bir şekilde tartışabilme becerisini geliştirmesi, bu tür olayların önüne geçilmesinde büyük önem taşıyor.
Toplumumuzda, erkek egemen bir yapının hüküm sürdüğünü unutmamak gerekiyor. Bu yapı, genellikle, erkeklerin kadın ve çocuklar üzerinde güç uygulama eğiliminde olmasına yol açıyor. Aile içindeki bir bireyin şiddet eğilimleri, çoğu zaman daha derin sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunların bir yansımasıdır. Her yaştan bireyin, etkili iletişim yollarını bilmesi ve şiddet içermeyen yöntemlerle sorunların çözümüne yönelmesi önem taşıyor.
Halkın bu tür olaylara karşı duyarlılığını artırmak, çözüm yollarının bilinmesi ve toplumda var olan yanlış algıların düzeltilebilmesi adına da ciddi birer sorumluluk bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki, aile içindeki her bireyin sağlıklı bir psikolojiye sahip olması, aile yapısının da sağlıklı olmasını gerektirir. Bu bağlamda, elbette ki toplumsal bilincin artırılması için çeşitli çalışma ve projeler yürütülmeye devam edilmeli.
Diyarbakır’da yaşanan kayınpeder dehşeti, bir kez daha aile içi şiddetin toplumda ne denli tehlikeli bir sorun olduğunu gösterdi. Her bir bireyin güvenli ve sağlıklı bir yaşam sürme hakkı olduğunu unutmamak ve bu amaç doğrultusunda çalışmalar yapmak çok önemlidir. Ailelerde sağlıklı iletişim kurulmadığı sürece, böyle üzücü olayların yaşanmaya devam edeceği bir gerçektir. Kamuoyunun ve yetkililerin, aile içi şiddet konusuna daha fazla duyarlı olması temennisiyle, bir an önce etkili tedbirlerin alınması gerektiği gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Sonuç olarak, Diyarbakır’daki bu olay, aile içi şiddetin yalnızca bir aile mesele olmaktan öteye, toplumsal bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Herkesin bu konuda üzerlerine düşen sorumluluğu üstlenmeleri gerektiği bir zamandır. Şiddet, asla bir çözüm aracı olmamalıdır. Aile üyeleri arasında sağlıklı iletişim yollarının geliştirilmesi, bu tür olayların yaşanmaması için en önemli adımdır.